Bir önceki menüye geri dönmek için buraya tıklayın! MİMARCA


MİMARLIK’TA ORYANTALİZM

Biz mimari akımları anlatmak, belkide farklı kimliklerde bugünün mimarisine nasıl yansıtabileceğimizi saptamak istedik. Çünkü eski yapılanlar, teknoloji ve hayat tarzlarıyla bütünleşerek yeni yapılanları oluşturuyor diye düşünüyoruz. Bunu böylece kabul etmek gerekir, çünkü kullanılmakta olan çok büyük bir mimari birikim söz konusudur. Elbette ki bu birikimden olduğu gibi faydalanmak yanlış olur. Alamayız da… Ancak doğru sentezler yaratmak ve güzeli yakalamak bizim elimizde.
 

Oryantalist eğilimleri anlatarak başlamak istiyoruz. Çünkü bir noktasından yaşamımıza, mekanlarımıza bu eğilimden parçalar taşıyoruz gibi geliyor.
 

Oryantalizm sözcüğü, teknik bir terim olmaktan çok, genelde kullanılan ancak belirsizlikler içeren bir kavramı adlandırıyor. Bu belki Batı’nın Doğu’ya olan söylemini anlatan bir terim.
 

Hangi alana ait olursa olsun, oryantalizm kavramı, uzun bir tarihi süreç içinde oluştu. 17. yüzyıl sonundan başlayarak Batı’nın Doğu’ya duyduğu ilgi ve merak, paralelinde bir bilgi gereksinimi ortaya çıkardı. Doğu Bilimi sonraki iki yüzyıl içinde görkemli bir birikim oluşturdu. Oryantalizm’in başka bilimsel disiplinlerden hayli farklı bir çerçevesi, içeriği ve işlevi olduğu hemen kabul edilecektir.
 

Mimarlıkta Doğu ilgisinin 18.yüzyılda başladığı kabul edilir. Genellikle 18.yüzyılın oryantalist fantezileri arasında Türk usulü bahçe veya bahçede cami motifi tasarımın en gerekli öğesiydi. Minare biçimli seyir kuleleri, moresk pencere kemerleri,kubbeler gibi. Ana tasarımın bu dekoratif ekleri arasında bir üslup birliği de yoktur, kendi üsluplarından ve işlevlerinden soyutlaştırılmış bir kullanım söz konusudur. ”Alhambra”nın sihirli dünyasını yeniden yaratmak için, mukarmaslar, iç içe geçmiş dilimli kemerler, renkli camlar, yüzey bezemerleri, çeşmeler, ipekli divan ve yastıklar kısacası Doğu Sarayının her motifi kullanılabilir. Hem de Doğu mimarlığının stilistlik ayrımları gözetilmeden Avlu önemli bir yer taşır. Mekanlar avlu etrafında yer alır. Avluda havuz ve zengin peyzaj gözlenir,mermer ve alçıdan soyut süslemeler göze çarpar, ancak bu işlemeler Helenistlik unsurları ya da Roma unsurlarını yansıtmaz. Geçen uzun yıllar süresince, İslam kültürü kentine özgü yapı ve süsleme unsurlarını oluşturmuştur. Farklı fonksiyonlara bürünmüş kuleler iklim, coğrafi durum ve bir toplumun içinde bulunduğu psikolojik koşulların oluşturduğu özellikler sadece yapılarını değil, bütün sanatlarını doğrudan etkiler. Amaç Doğudan beklenen o belirsiz, sisli, masalsı imajı sürdürmek. Bu Doğu’nun sakin, statik ve değişmez nerdeyse tarih dışı olarak düşünüldüğünü de işaret edebilir. Zaten kullanılan bütün Doğu öğeleri, zaman ve gerçek yaşam bağlamından ayrılmış olarak mekanların oluşumunda kullanılıyorlar.


 

Başak Yalçınkaya
Mimar